Kadın

Gezegenden Mektuplar: Kadın olmak dünyanın her yerinde zor

İklim değişikliği üzerine çalışmaya başladığım günden bu yana dikkatimi çeken konuların başında krizden en çok dezavantajlı grupların etkileniyor olması geliyor. Kadınlar olarak bu dezavantajlı grupların başında yer alıyoruz. Örneğin doğal afetlerde yaşamını yitirenlerin büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. Neden? Kuşkusuz “daha narin” canlılar olduğumuz için değil, erkek egemen bir dünyada yaşadığımız için.

Kadın olmak gezegenin her yerinde çok zor. Doğar doğmaz ayrımcılığa uğrayabiliyorsunuz. Mesela Türkiye’de bir kadınsanız mutlaka kendinizi tehdit altında hissetmişsinizdir. Sokakta yürürken, toplum içinde ya da herhangi bir yerde… Hep size öğütler verilmiştir. Özellikle her konuda uzman erkekler tarafından mutlaka “nerede ne yapacağınız söylenmiştir” ya da en azından kıyafetinize laf etme hakkını kendilerinde görmüşlerdir.

‘GÜVENSİZLİĞİ İLİKLERİMİZE KADAR HİSSEDİYORUZ’

Türkiye’de son haftalarda kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet haberleri gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Kadınların artık güvensizliği iliklerine kadar hissettikleri bir ülkede yaşıyoruz. Ve yine bu güvensizlik sorununa karşı kız kardeşler, kadınlar olarak kenetleniyor, çözüm arıyoruz.

İstanbul’da büyüyen bir kadın olarak, henüz bir lise öğrencisi iken bir çok kez sözlü tacize uğradım. Maalesef, zihnimden atamadığım bir sürü taciz anım var. Bir otobüste taciz edildiğimi hatırlıyorum mesela…

Erkeklerin böyle travmaları yok denecek kadar az, belki de o yüzden çoğu anlamıyor yaşananları.

‘ATEŞ ÇEMBERİ’

Kadın olarak doğduysanız eğer her gününüz bir ateş çemberinde mayınlara basmamaya çalışarak, adeta rulet oynayarak geçiyor. Mesela İstanbul’da “akşam vakti” dışarı çıktığımda arkadaşıma konum atıyorum. Onlar da bana atıyor. Taksiyle eve dönerken abimi ya da babamı aramış numarası yapıyorum.

Gittiğim “güvenli” şehirlere bakıyorum. Mesela 2023 Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Almanya, 146 ülke arasında 8. sırada yer alıyor. Kaldığım Hamburg ve Berlin gibi şehirler İstanbul’a göre nispeten güvenli olsa da ve sokaklarında yürürken hiçbir tehditle karşılaşmamış olsam da zaman zaman çok korktuğumu hissediyorum. Karanlıkta parklara asla giremiyorum. Akşamları sürekli beni takip eden bir erkek var mı diye farkında olmadan etrafıma bakarken yakalıyorum kendimi. Güvensiz bir ülkede kadın olmanın travması nereye giderseniz gidin peşinizden geliyor.

Güvenlik sorununu çözmekle de bitmiyor kadın olmanın güçlüğü. Büyürken önce kendinizi korumayı öğrenmek zorunda olduğunuzu fark ediyorsunuz. Sonra da hayatın her alanında aynı işi yapıp erkeklerle eşit olduğunuzu haykırmanız gerekiyor.

Yani hayatın her cephesinde mücadele etmeyi öğreniyorsunuz. Duygusal dayanıklılığınızı arttırmak zorunda bırakılıyorsunuz. Yani derinizin kalınlaşması bekleniyor. Erkekler tarafından küçümsenmelere ve mobbinge ses çıkarmamanız hatta alttan almanız isteniyor.

Yani her zaman bizden beklenen iyi bir “eş, anne, kız kardeş, kız evlat, iş kadını” olmamız. Tabii, bir de “narin bir çiçek!”

‘EŞİTSİZLİK’

Eğer bu rolleri üstlenmeyi reddederseniz çeşitli zorbalıklara maruz kalıyorsunuz. Erkeklerin egemen olduğu bu düzende size atfedilen rollerle mücadele etmek zorunda bırakılmamız bence başlı başına bir eşitsizlik.

Kadınlar, mevcut cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle iklim değişikliğinden de daha fazla etkileniyor. Dünyanın dört bir yanında kadınlar ve kız çocuklarının yaşam biçimi, geçim kaynakları, sağlığı, emniyet ve güvenliği tehdit altında. Ayrıca kadınlar ve çocuklar iklim temelli afetlerden de daha çok etkileniyor. Kadınların afetlerde hayatlarını kaybetme ihtimali, erkeklerden çok daha yüksek. Ayrıca afetlerin ardından, kadınlara yönelik şiddetin ve kadınların bakım yüklerinin de arttığı gözlemleniyor.

‘ERKEKLERE KIYASLA 14 KAT DAHA FAZLA’

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre, 1981-2002 yılları arasında 141 ülkeyi kapsayan bir çalışmada, kadınlar doğal afetlerde erkeklere kıyasla 14 kat daha fazla ölüyor. Bu durumun, özellikle sosyoekonomik eşitsizliklerin ve kültürel normların kadınların afetlerden kaçabilme veya erken uyarı sistemlerine erişimlerinin kısıtlamasından kaynaklandığı belirtiliyor. Mesela, 2003’te Avrupa’da yaşanan sıcak hava dalgası gibi aşırı hava olaylarında da kadınlar ve yaşlılar daha fazla etkilendi.

‘ÖLENLERİN YÜZDE 77’Sİ KADIN’

Örneğin, 2004 yılında gerçekleşen Güney Asya tsunamisinde ölenlerin çoğunluğu kadındı. İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’ın söz konusu tsunaminin kadınlar üzerindeki etkisine yönelik bir raporu var. Rapor özetle şöyle başlıyor:

“Medya tarafından tsunami, turizm üzerindeki etkisi gibi akla gelebilecek hemen hemen her açıdan incelendi. Çevre üzerindeki etkisi, su altı köylerinin ortaya çıkarılması, hayvanlar…”

Cinsiyet eşitsizliği yönünden tsunaminin yakın zamana kadar incelenmediğine değinilen raporda kurum tarafından Aceh Besar bölgesi incelendi. Buna göre dört köyde tsunaminin ardından hayatta kalan 676 kişiden sadece 189’u kadın. Hayatta kalan erkeklerin sayısı kadınlardan fazla. Kuzey Açe bölgesindeki dört köyde yaşamını yitiren 366 kişiden 284’ü kadın. Ölenlerin yüzde 77’si kadın.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından COP28’de yayınlanan bir rapora göre de 2050 yılına kadar iklim değişikliği yaklaşık 158 milyon kadın ve kız çocuğunu yoksulluğa itebilir.

Yani dünyanın her yerinde ve hayatın her alanında en büyük zorlukları hep kadınlar olarak bizler çekiyoruz. Haksızlıklığa, zorbalığa, saldırıya, taciz ve tecavüze, her türlü eşitsizliğe karşı birleşmek, ses yükseltmek, mücadele etmek yine bize düşüyor.

gurunhaber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort